Gönderen Konu: Aşk Acısı mı Çekiyorsunuz?, Hayatın İçinden Yazılar, Hayata dair Öğütler,  (Okunma sayısı 1314 defa)

  • Admin
  • Profesyonel
  • *
  • Konu Sahibi
  • İleti: 7966
  • Konu Sayısı: 4292
  • Teşekkür Puanı : 512
  • forumsonbahar
Aşk acısı çekiyorsan mutluluk hormonunu yükselt


Kadın-erkek, hepimiz aşkı arıyoruz. Sadakat, duygusallık, romantizm, bazen şefkat ve çokça mutluluk aşktan beklediklerimiz...



 





Öğrendik ki aşk; mutluluğu kaldıramıyor, çünkü depresyonu seviyor. Ama bunun suçlusu hormonlar. Nasıl mı? Bu yazıda bunun nasılını bulacaksınız.
Ayrıca neden kadınların daha fazla aşk acısı çektiğini, bunun nasıl tedavi edildiğini, hatta sadakat testini bile öğreneceksiniz, Nörolog Dr. Mehmet Yavuz’dan...





Üzülünce “Kalbim kırıldı” diyoruz. Ama bizi beyin yönetiyor. O zaman niye beyni göz ardı ediyoruz?



Evet, bu anlamda beyne haksızlık edildiğini düşünüyorum. Sevgi enerjisinin kalple ilgili olduğunu düşündüğümüz için böyle diyoruz. Kalp bu konuda simgeleşmiş. Aslında sevgi, aşk, acı, hüzün duygularının asıl merkezi beyindir ve bütün komutlar oradan gelir.



Neler hissediyoruz aşık olunca?



Beyinde, aşktan sorumlu bazı hormonlar var. Özellikle dopamin ve oksitosin bu konuda çok etkili. Aşık olduğumuzda dopamin, oksitosin, noradrenalin gibi hormonlar en üst düzeye çıkıyor.

opaminin oluşturduğu coşku; havalara uçma, çok mutlu olma, yerinde duramama şeklinde kendini gösteriyor. Oksitosinin etkisiyle sevgi ve şefkat ön plana çıkıyor.
Seratonin, mutluluğu şekillendiriyor. Noradrenalin ise kalbimizdeki çarpıntıyı, bacaklardaki titremeyi ve keyif arttırmayı üstleniyor. Böylece aşk beynimizde şekillenip yerini bulmuş oluyor.



Biz aşkı ‘mutlu eder’ diye bilirdik ama siz tam tersini söylüyorsunuz? Nasıl oluyor bu? Aşk neden depresyonu seviyor?



İçinde acı, hüzün, panik duygusu, kaybetme korkusu yoksa o aşk olmuyor. Sevgide korku ve kaygı yokken aşkta kaygı, kaybetme korkusu, bazen aşırı kıskançlık, sahiplenme vardır.
Kişi aşık olduğunda gözü kimseyi görmez, karşısındakini hayatının merkezine oturtur. İşte aşkın bu coşkusunu dopamin oluşturuyor. İşin acı çekme kısmını da seratonin yükleniyor. Aşk acısı çekenlerde seratonin hormonu düşüktür.



Seratonin hormonu oranı kadın ve erkekte farklı mı?



Evet. Aslında bir araştırmaya göre erkekte seratonin üretimi, kadındakinden 52 kat fazla. Ama aşık olan kadında beyinde daha fazla aktivite gerçekleşir.
Bu yüzden kadın acı çeker, travmayı daha güçlü yaşar. Erkekte ise böyle tepkiler yok. Ama umursamaz olduklarından değil, beyin yapıları böyle olduğu için.



Aşk gerçekten hastalık mı?



Aşka ‘tatlı bir hastalık’ diyebiliriz. Aşk yoksunluğu çekenlerin MR görüntüsü, uyuşturucu yoksunluğu çekenlerine benziyor.



Ya bağımlılık boyutuna ulaşırsa?..



Seratonin hormonu normalden düşükse aşk acısı daha fazla hissedilir. Kadınlarda seratonin hormonu düşük olmaya meyilli. Bağımlı olanlar için seratonin düzeyini normale getirirsiniz, kişi rahatlar, sorun çözülür.



“Aşk acısını tedavi edebiliyoruz”



Aşk acısının üstesinden gelebilir miyiz?



Yoğun aşk acısı çekenlere TMS tedavisi. Beynin seratoninle ilgili merkezleri manyetik similasyonla uyarılıyor. Seratonin seviyesi artınca kişi aşk acısından kurtuluyor. 15-30 gün süreyle uygulanabilir.
Biraz maliyetli bir tedavi. Ama önemli bir avantajı var: Antidepresanların gösterdiği yan etkiyi göstermiyor. Ayrıca aşk acısı çekenlere spor ya da antidepresan öneriyoruz. Spor hem seratonin hormonunu yükselttiği hem de kişiye meşguliyet yarattığı için etkili oluyor.



Aşık olacağımızı anlayınca seratonini yükselterek önlem alamaz mıyız?



Olabilir. TMS tedavisi görerek, spor yaparak, antidepresan kullanarak mutluluk düzeyini artırmak işe yarar. Böylece o kişinin hem gözü kapalı olaya girmesi engellenmiş olur, hem de mantıklı düşünür.


“Sadakat testi uygulanabilir”
Kitabınızda sadakatsizliği D1 reseptörüne bağlıyorsunuz. Bu durumda erkekler “Benim değil, D1 reseptörünün suçu” diyerek kendini savunacak. Nedir bu D1 reseptörü?..



Beyinde D1, D2, D3 adlı reseptörler var. D harfi, dopamin’in kısaltılmışı. Dopamin; duyguları, hareketleri ve zevk algısını etkileyen beyin kimyasalıdır. D1 eksikliği ya da D2 fazlalığı, sadakatsizlikte etkilidir.
Ama sadece ‘etkili’dir, belirleyici rolü yoktur. D1’i eksik olduğu halde çapkınlık yapmayan da var. Yani kimse “Çapkınım ama bu bir hastalık, D1’im eksik ya da D2’im aktif” diyemez.
Çevresel faktörler ve yaşam tarzı etkileyicidir. Aslına bakılırsa, ne kadar yoğun olursa olsun aşkın ömrü 2.5 yıl. Bu sürenin sonunda aşk yerini sevgi, saygı ve alışkanlıklara bırakıyor.



Sadakatin suçlusu olan D1 reseptörünün iyi çalışması için ne yapmalıyız? Sevgilimize, eşimize ne yedirip içireceğiz ki bu reseptör iyi çalışsın?..



Şu an için D1 veya D2 düzeyini tespit edemiyoruz. Belki ilerde bunu başarabileceğiz. Evlilik arifesinde çiftler belki gidip ölçtürecekler.



İyiymiş. Sadakat testi en iyi ihtimalle ne zaman yapılmaya başlanır sizce?



Önümüzdeki birkaç yıl ya da 50 yıl sonra olabilir. Kimbilir! Belki de teknik olarak mümkün olmayacak.



(06.07.2013 tarihli Cumartesi Postası ekinden alınmıştır.
Haber: Özgür KÖYLÜ

Konuyu sosyal ağlarda paylaş

Ana sayfaya dön

  • Kurucu
  • Profesyonel
  • *
  • İleti: 11303
  • Konu Sayısı: 405
  • Teşekkür Puanı : 1563
  • forumsonbahar
emeklerine sağlık  thankss0